14 Ekim 2012 Pazar

ULU CINARIMIZI KAYBETTİK

Bekliyorduk aslında vakti gelmiş belkide geçmişti.Dedem ailemizin nerdeyse 100 yıllık ulu bir çınarıydı.Ve 13 ekim sabaha karsı saat altıda son nefesini verdi ve gözlerini hayata yumdu.Allah Rahmet eylesin yattığı yerde dinlendirsin inşallah.
1917 doğumlu bir ulu çınar.Bulgaristan da Kırcaali bölgesinde DELİAT köyünde doğmuş .Çocukluğu gençliği orda geçmiş ve 51 muhaciri olarak 5 kardeşi ile birlikte Türkiye ye  gelmişler.Annesi ve babasını orda bırakmış o topraklara gömmüş.Atamız öldüğünde Türkiye ye geleli yedi yıl olmuş hiç onu görme fırsatı olmamış.
Son günlerinde bile RUMELİ TV izlerdi hiç başka kanal açtırmazdı.İçindeki memleket özlemini anasını,babasını belkide böyle hatırlamaya çalışıyordu kendince biz belkide anlayamadık.
Annesi ÇERÇİ imiş memlekette eşeğine yüklermiş basma ,fistan ,incik ,boncuk dedemle birlikte köy köy dolaşıp satarlar imiş.Geçmişe dair en çok bu hikayeleri anlatmayı severdi.


Anladığım kadarı ile Türkiye ye geldiklerinde çok yoksulluk çekmişler.Düşünün ana baba yok ve 5 kardeş birlikte bilmediğiniz bir ülkeye gelmişsiniz.Açıkçası ben hayal bile edemiyorum.
Önce Edirne,arkasından Niğde,sonra Bursa ve son olarak Karacabey anlattığına göre beş yıllık zaman diliminde dört farklı yerleşim yeri.Bence dört faklı hayat.....
Sonra Karacabey de babaannemle evlenmişler ve yedi çocukları olmuş fakat dört tanesi yaşamış.
Gülen ,sohbet etmeyi insanlarla iletişim kurmayı çok seven bir yapısı vardı dedemin.Keşke ben de onun gibi olabilsem dediğim anlar çok olmuştur bu konuda ama buda insanın yapısı ile ilgili sonradan olmayan bir özellik.
Sımsıcak bir kalbi ve asla kin nefret taşımayan çok sabırlı bir yapısı vardı.İnsanlardan almaktan çok insanlara vermeyi onlar için bir şeyler yapabilmeyi düstur edinmişti kendisine.
İlçemizde bulunan Trakya Birlik Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri kurucu üyesi ve uzun yıllar da yönetim kurulu başkanlığı yapmış herkesle barışık ulu bir çınar.
Bize bir bayrak devretti farkında olmadan İnşallah bizde bayrağı aldığımız yerden daha ileri götürmeyi başarabiliriz.
Allah seni yattığın yerde dinlendirsin ailemizin ULU ÇINAR ı
Seni bizim için hiç ölmedin hep yaşayacaksın.

3 Ekim 2012 Çarşamba

TUTUNCU KOYU VE ENFES PATLICANI

Merhaba Dostlar ,
Blogumuz bu aralar amacından sapıyor gibi ama yine de olsun bir kaç yazımız da böyle olsun.Bu yazımda eşimin köyü olan Gönen in TÜTÜNCÜ Köyünü size anlatmak istiyorum.

 Ailem Karacabey li fakat babamında anneminde herhangi bir köyle bağlantısı yok çok isterdim küçükken babaannem ya da anneannem bir köyden olsun tatillerde köye gideyim.Kırlarda koşturayım.Bahçelerden erik koparayım yada ne bileyim derelerde balık tutayım arkadaşlarla beraber.
Kısmet evlendikten sonra imiş.fotoğrafta da görüldüğü gibi şirin yemyeşil bir köy TÜTÜNCÜ.

Şöyle diyebilirsiniz hani bu görüntü nerede ise bütün köylerde hemen hemen aynı diye.Haksız da sayılmazsınız aslında fakat her yöreyi diğer yörelerden ayıran bir farkı mutlaka vardır değil mi ?

Aslında TÜTÜNCÜ yü diğer köylerden ayıran özelliklerin başında bence gerçekten şirin yemyeşil bir yer olması geliyor.Çalışkan ve mütevazi insanları var ve gerçekten güzel insanlar.


Ha bu arada balık tutmayı benim gibi seviyor iseniz köyün hemen üst tarafında bir kaç yapay gölet var.Bu göletlerde de yerli sazan bulunmakta ve özellikle haftasonlarınızı ailecek değerlendirebileceğiniz çok uygun alanlar mevcut.
Çadırınızı kurun oltalarınızı atın bir de odun ateşinde çayınızı demleyin.Çocuklarınız koşuştursun etrafta mükemmel bir manzara değil mi sizce de !!!
Yazarken bile canım çekti vallahi .Şimdi odun ateşinde demlenmiş bir bardak çay olsa dumanları tütse ...








Köyün çok güzel bir korusu mevcut hıdrellez piknikleri de burada oluyor.Tam oğlak zamanına denk geldiği için burada hıdrellez lezzetli geçiyor açıkçası.Koru da köye 200-300 metre uzaklıkta öyle çok uzakta değil hani.


Hala bir çok gelenek yaşatılmaya çalışılıyor.Mesela KEŞKEK siz düğün olmuyor.Tabii bu işe de teknoloji girmiş durumda eskisi gibi tokmaklarla dövülmüyor belki ama önemli olan öz ün unutulmayıp ona sahip çıkılması.
Tabii burda da her köyde olduğu gibi genç nüfusu yakın bölgeler çekmiş durumda Gönen, Bandırma ,Biga gibi  maalesef köyde kalan belli bir yaş grubundaki insanlar ve bunların sayısı da her köye gidişimde.Tabii bu şu an bence bütün Türkiye nin problemi .


Lafı çok uzattık galiba.Gelelim patlıcana .Köyün ana üretim kalemlerinin başında gelen bir ürün patlıcan.
Aslında çok zahmetli bir üretim süreci var.Tarlalar yaz başından hazırlanıyor derken fide ler geliyor viyollerin içerisinde ve ekim dikim derken sezon başlıyor bir daha sulaması çapalaması vs. toplama dönemine giriliyor.
Ağustos başı gibi başlayan harman kıra düşmesine kadar devam ediyor.
Gerçekten çok lezzetli ve değişik bir tadı var burada üretilen patlıcanların hele bir de köyde yapılan küçük patlıcan turşuları var ki olmaz böyle bir lezzet gerçekten.Köyün kadınları için eziyet bir iş ama öyle söylüyorlar genelde konuştuğumuzda. Parmak büyüklüğünde nefis bir turşu yapıyorlar.Tabii bu turşu işi sadece kendi tüketimlerine yönelik olduğu için üzülerek söylemeliyim ki yazıyı okuyan bir çok kişinin bu lezzeti tatma imkanı olmayacak maalesef.
Bütün üretim İstanbul yakın olduğu için oraya gönderiliyor tabii buda bereketin bol olduğu yıllarda fiyatın düşmesine sebep oluyor bu da klasik Türkiye gerçeklerinden bir tanesi belkide.Bu kısırdöngüyü maalesef TÜTÜNCÜ kıramadı inşallah yakın zamanda kırar.
Köyün bir diğer geçim kaynağı da hayvancılık.hemen hemen her aile de min.8-10 büyükbaş hayvan mevcut.siz de benim gibi yoğurt ,ayran gibi ürünleri seviyorsanız eğer ayrı bir keyif oluyor doğrusu.Resimde de hayvanlar için slaj hazırlayan köylüler görünüyor.Sevdiğim başka bir tarafı da var bu köyün bu resimde bir çok iş imece usulu yapılıyor.Herkesin küçük bir grubu var ve sürekli biri birisine yardım ediyor ne güzel değil mi...

Kısacası bir gün yolunuz Gönen'e düşer ise TÜTÜNCÜ köyüne uğrayın derim.Bir soluk alın bir bardak çayını bir kupa ayranını için.
Sağlıcakla kalın



Enhanced by Zemanta

2 Ekim 2012 Salı

SIMDI BOGAZ VE FUZULI ZAMANIDIR

Merhaba değerli dostlar; Bu yazının linkini facebook ta bir arkadaş paylaşmış okuyunca sizlere de aktarmak istedim. Yazı ve fotoğraflar Bursa Hakimiyet Gazetesi yazarlarından Erdal bey e ait. Ne güzel söylemiş gerçekten
  Şimdi Boğaz ve Fuzuli zamanıdır 



Hafta arasında da öğle kuşaklarında pek çok hamarat hanım mutfak becerileriyle ekranlarda.
Ben de bu tatil günü modaya uyup Boğaz’a götüreyim sizleri. Ama İstanbul Boğazı’na değil.. Uzak. Üstelik, hesaplar yüksek orada. Bu nedenle Karacabey Boğazı’ndayız. Yani Yeniköy’de..
Hüzün sezonu eylülün güzel bir tatil günü.. Havalar, hani derler ya; limonata gibi..
Karacabey yolundan sağa sapıp yeşillikler içinde ulaşılıyor Boğaz’a. Yeni yeni gelişen bir tatil yöresi. Villalar, restoranlar, çocuk bahçeleri, parklar, cafeler ve göz alabildiğince uzanan geniş bir plaj. Palmiyeler arasında yürüyüş yolları..
Yamaçlardan meltem rüzgarlarıyla kopup gelen ıhlamur kokuları da ekstra bir güzellik.
İşte böylesi bir ortamda Balıkçı Fuzuli.
Derli toplu, şirin, mütevazı, çok temiz, düzenli bir balık restoranı.
Restoranın sahibi güler yüzlü ve örnek ev sahibi Fuzuli Şekerci bu işe balık sevdası yüzünden başlamış. Oysa muhasebeci. Uzun yıllar Yeni Karamürsel Mağazası’nda muhasebecilik yapmış.
Ve bir gün rakamlardan sıkılınca ver elini masmavi deniz!. Boğaz’ı görür görmez sevdalanmış. Balığa da meraklı ya; sahilin en güzel yerine açmış Fuzuli Balık lokantasını.



Temizlik, zengin mönü, balığın ve deniz ürünlerinin her çeşidi ve kendi eliyle hazırladığı karidesin her türüyle kısa zamanda ünlenmiş. Balık meraklılarının uğrak yeri şimdi.
Bunun üzerine ikinci bir lokantayı da bu kez Mudanya Güzelyalı Altınkum kıyılarında açmış. Denizle iç içe bir yer.    
Boğaz’daki restoranda servisimizi Sami Bey yaptı. Son derece efendi, yaşlı başlı bir bey. Kar beyazı temiz bir masa örtüsü üzerine Fuzuli’nin hazırladığı akla gelen her tür nefis meze sıralanıverdi. Ve çeşitli soslarla hazırlanan karidesin her türü de masada adeta resmi geçit töreninde ve arka arkaya sunuluyor. Peynirler ise özel.
Karides meraklısı İstanbullu bazı aileler sırf bu çok çok özel karides mönüsünü tatmak için Güzelyalı Altınkum’a geliyorlarmış hafta sonlarında. Fuzuli de Boğaz’la Altınkum arasında mekik dokuyor tabii.
Gün batımındaki akşam yemeğinizde sıra balığa gelince masanızın trafiğini Fuzuli Bey’e teslim ederseniz yerinde bir karar almış olursunuz. Dolaptan çıkardığı on kiloluk taze levreği getirip gösterirken büyük bir zevk içindeydi. Kalabalık gruplar için ideal.
Mevsimine göre her tür taze balık var. Tabii kraliçe lüfer de. Balık ızgara Fuzuli’nin adeta bir profesörlük tezi. Kararlı bir şekilde pişiriyor. Bazı lokantalardaki gibi balıklar ızgarada pişerken sizlere ömür, ölmüyor. Çatır çatır kurumuyor balık. Nazlı nazlı pişiyor. Hakkını teslim etmemiz lazım Fuzuli Şekerci’nin.
Finalde önünüze konulan ballı, kaymaklı, cevizli bir tatlı da çok özel. Balık lokantalarının bilinen o sıradan eritilmiş tahin helvası değil..
Kahvelerinizi yudumlarken gelen hesap ise sizi kesinlikle üzmüyor.  Evet, Karacabey Boğazı’nın ve Fuzuli’nin zamanıdır bu mevsim. Kaçırmayın..