24 Kasım 2012 Cumartesi

KULLERINDEN VAROLMA SANATI



Zor cümlelerin akşamı bu akşam.

Küllerinden var olmayı hep masallarda olur sanırdım.Günümüzün çalışma koşullarında şartlar her geçen gün; herkes ve her kesim için ağırlaşıyor mu yada vahşi kapitalizme inanmış sermayedarlar ve onların kraldan çok kralcı kesilen genel müdürleri tarafından mı ağırlaştırılıyor.Tezat ta kalıyorum lakin şunu acı bir şekilde öğreniyor insan evinde, işinde , ailesine karşı, müşterilerine karşı kısaca varolduğu topluluk içinde ruhen yıkılıyor hemde defalarca ama öyle bir silkiniyor öyle bir kendine geliyor ki.İste bu sanat da bu noktada baslıyor ve gelisiyor.

Düşünün koca bir yılın zammını almışsınız.%3 maaşınıza brüt 85 tl zam gelmiş.Nette aylık 50 tl civarında bir aylık gelir artışı elde etmişsiniz.Çalıştığınız işyeri argo tabir ile kopmuş gidiyor.Patron kendine BMW karısına Jeep alırken düşünme gereği bile duymuyor.ama iş zamma gelince tabii ki değişiveriyor.Siz de zincirin bir parçasısınız ve alın terinizi dökmüş evinizden çoluğunuzdan çocuğunuzdan ayrı kalmışsınız bu hedeflenenin üzerindeki karın oluşumuna ciddi bir emek sarfetmişsiniz diyelim.
Bu zammı duyunca moralmen nasıl olursunuz.Tabi ki etkilenir hatta yıkılırsınız değil mi.
Şahsen bu tip durumları ben bir kaç gün içinde atlatabiliyorum.İlk anda bütün olumsuz düşünceler beni ele geçiriyor içime kapanıyorum bu trend in son anlarında ise kendimce haklı nedenler üreterek yıkılmayacağım diyorum vazgeçmeyeceğim ne evimden ne çocuklarımdan ne ailemden ne de yapmak istediğim işlerden vazgeçmeyeceğim.Her seferinde bir dal bulup taşkın nehrin kenarına atıveriyorum kendimi taki başka bir sele, başka bir taşkına kadar.

Bu akşam ki yazı biraz kendi içime yolculuğum gibi oldu ama buradan şunu bağlamak istiyorum.
Küçük bir işyeriniz var diyelim.Bir önceki yazımda marka olabilmek için düşüncelerimi aktarmıştım.Aslında son cümleyi bu yazıya sakladım diyebilirim.
En zor olanı yıkıldıkça aynı işe devam edebilmektir.Napolyon un bir sözü var yenile yenile yenmesini öğreneceğim diye. Bu sözün arkasında olabilmek için çok ciddi bir emek ,dayanma gücü ve yaşam mücadelesine ihtiyaç vardır.Ben bu duruma KÜLLERİNDEN VAROLMA SANATI diyorum.
Bilenler bilir ilçemizde ikinci şubesini açan bir dostum bundan on iki-on üç yıl önce iflas edip ilçemizi terketmişti.Fakat şarkıda dediği gibi     Gidişim suskun oldu ama dönüşü muhteşem olacak.Gerçekten bunu başardı hatta kendi deyimi ile ötesine bile geçti.Yalnız şunu da söylemeden edemiyor.Durmak Bize Yakışmaz.

Hepimize tüm dostlarımıza hayat mücadelelerinde başarılar diliyorum
Saygılarımla



22 Kasım 2012 Perşembe

KISISEL MARKA YOLCULUGUNUZA HAZIRMISINIZ

Merhaba 
Kendimce marka olgusunu kişiselleştirme macerama başlayayım müsaadeniz ile.
Nedir Marka ne işe yarar , çok mu önemlidir ki her kurum ve kuruluş bu marka denilen  algısının bozulmaması için hatta daha da güçlenmesi için müthiş yatırımlar yapıp ciddi paralar harcamakta.

Markanın : Benzer ürünleri yada hizmetleri başkalarının ürün yada hizmetlerinden ayırt etmek üzere kullanılan yada belirli bir hizmetin sunulması sırasında kullanılan AYIRT EDİCİ İŞARET marka olarak tanımlanmaktadır. Sözcükler, Sayılar, Harfler, Şekiller, Ürünün Şekli veya Ambalajı ile bunların birlikte sunuluşları marka olarak değerlendirilmektedir. 
Yukarıdaki ifade işin görsellik kısmı ile alakalı daha çok .Markalarda insanlar gibidir.Onlarında doğar , yaşar ve gelişirler bazanda ölürler.Verdiğimiz hizmet ile ufacık bir dükkanda bizlerde marka olabiliriz.


Geçmişimizi  araştırdığımızda atalarımız farkında olmadan markalaşma işini belli kurallara bağlamışlar.Örneğin AHILIK kurallarına bazılarına bir bakalım hatta beynimize kazıyalım ne dersiniz.


İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak

işinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak

Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak

Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek

İnsanların işlerini içten, gönülden ve güleryüzle yapmak

Âlimlerle dost olup dostlara danışmak

                                      

Aslında atalarımız insani değerleri iş hayatına uygulamak sureti ile güzel bir sentez oluşturmuşlar.Ne güzel söylemiş insanların işlerini güleryüzle yapmak diye müthiş bir anlayış .Günümüzde insanlar bunu başarabilmek için ciddi ciddi bu konuda eğitimler alıyorlar.

Yüzyıllardan gelen öğütleri kendimize uyarlayabilir isek bence başarılı olabiliriz.Küçük esnaf olarak da gerçekten bulunduğumuz bölgede  pazar gücü yüksek bir marka olabiliriz.

Bu konuda bir kaç önerim olacak ;


  • Sevdiğiniz işi yapmaya gayret gösterin .O zaman yorulmazsınız.Engel tanımazsınız.
  • İşinize sahip çıkın 
  • Dedikoduya ayıracağınız vakti ve enerjiyi işinize harcamayı deneyin.
  • Sürekli araştırın ve gittiğiniz seyahatlerinizde gördüğünüz farklı şeyleri kendi işinize nasıl uyarlayabileceğinizi düşünün.
  • İnsanlar sizi en fazla iki defa iş yerinizde arar inanın üçüncüsü asla olmaz.hiç kimse alternatifsiz değildir.
  • Gülen yüzünüzü asla müşterilerinizden eksik etmeyin.
  • Daima sorun çözen olun unutmayın kendisi sorun olanlar değil sorunu çözenler ayakta kalır.
  • İş planı oluşturmaya gayret gösterin.
  • Aynı zamanda iyi bir muhasebeci olun.Gelir gider hesaplarınızı günlük olarak tutun
  • İşletme sermayenizi asla ve asla başka yatırımlara bağlamayın.Örneğin; gereksiz gayrimenkul ,ticari kamyonetiniz varken kişisel zevkiniz için sıfır kilometre otomobil almak gibi.
  • Benim gördüğüm bu dönem satarken değil alırken kazananların dönemi.Dolayısı ile fırsatlar için mutlaka bir miktar nakitiniz olsun.
  • Muhasebeci , avukat,reklamcı gibi meslek sahipleri içinde imkanlarınız doğrultusunda en iyi olanlar ile çalışmaya gayret gösterin.Onlara vereceğiniz bir miktar fazla meblağı zarar olarak düşünmeyin.İşinin ehli insanlar her zaman önünüzü açar.
  • Yukarıdaki durum seçeceğiniz personel içinde geçerlidir.Sıradan bir personel size ayda 10 birim kazandırıyor iken iyi bir personel size 50 birim kazandırıyor ise bunun bir miktarını onunla paylaşmaktan çekinmeyin. 
Sonuç olarak buda insan hayatı gibi bir yolculuk bu yolculuğunuzu keyif alarak yapmaya gayret ederseniz ortaya size ve ailenize keyif ve gurur veren sonuçlar çıkacağından eminim.Sadece sunu unutmayın. Keyifli olduğu kadar da zor bir yolculuk.....

Not: kigem .com sitesinde KÜÇÜK GİRİŞİMCİNİN EL KILAVUZU makalesine bir göz atmanızı tavsiye ederim.
    
    

16 Kasım 2012 Cuma

BATMADAN BASARILI OLUNMUYOR, MUHIM OLAN ERKEN BATMAK

Merhaba dostlar ustalardan girişimcilik tecrübeleri.Yazıyı  Milliyet gazetesinde okudum ve çok hoşuma gitti aynen aktarıyorum.
Keyifli dakikalar hepinize


''BATMADAN BASARILI OLUNMUYOR, MUHIM OLAN ERKEN BATMAK

Fiba Holding Kurucusu Hüsnü Özyeğin, Kaloforniya’daki girişimcilerin üç-dört defa batmadan başarılı olamadığına işaret ederek, "Mühim olan erken batmaktır" dedi.
, girişimcilikte işin başında olmanın önemli olduğunu belirterek, “İşinin başında olmayan insan, işinin sahibi değildir” dedi.
Özyeğin, G3 Forumu kapsamında düzenlenen, “Çarpraz Ateş” panelinde Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray ve Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı’nın sorularını yanıtladı. Özyeğin Üniversitesi’nde başarının önündeki engellerin ortaya konulması için bir “Başarısızlık
Konferansı” düzenlediklerini, böylelikle başarıya yol açılmasını hedeflediklerini açıkladı. Girişimciliğe ilk adımı nasıl attığını da anlatan Özyeğin, Maslak’ın arkasında 70-80 metrekarelik bir atölyede lastik üretimine başladıklarını belirterek, “Ben zannettim ki parayı yatıracağım lastik gibi para akacak bu işten. Sonra öğrendik ki bu satılan ürünlerin paralarını tahsil edemiyoruz” dedi.
“MALIN SAHİBİ OLMAK İÇİN MALIN BAŞINDA OLMAK LAZIM”
Özyeğin, ABD’de çalıştığı sıralarda 50 bin dolar para kazandığını, onun yarısından fazlasının bu ilk girişiminde gittiğini belirterek, şöyle devam etti: “Bundan ne öğrendim? Sizin aktif çalışmanız gereken böyle iki ortaklı bir işte işin içinde olmanız lazım. İşinin başında olmayan insan, işinin sahibi değildir. O gün için işinin sahibi gözükebilir bir müddet, sonra iş biter, dolayısıyla sahip olduğu şey kalmaz. Ben bundan bu dersi aldım. Malın sahibi olmak için, malın başında olmak lazım” dedi. İş belli bir noktaya geldiği zaman mutlaka profesyonel yöneticileri işe ortak etmek gerektiğini savunan Özyeğin, bu kültürün gelişmesinin önemli olduğunu vurguladı. Özyeğin, “Eğer bir şirket kurduğunuz zaman, o şirketteki üst, hatta orta düzey elemanları şirketinize ortak ederseniz, o zaman şirketin başarısı garanti gibi bir şey oluyor” şeklinde konuştu.
“5 MİLYON TL SERMAYE İLE KURULAN FİBA SİGORTA’YI 500 MİLYON TL’YE SATTIK"
Özyeğin, kendisinin Fiba Sigorta’yı 5 milyon TL sermaye ile kurduğun ve şirketin hisselerinin yüzde 10’unu şirket yöneticilerine sattıklarını belirterek, şöyle devam etti: “Fiba Sigorta’nın yüzde 10 hissesi için Genel Müdür Recai Bey’e, ‘İstediğin kişiye bunun yüzde 3’ünü al, kalan yüzde 7’sini genel müdür yardımcıları ve departman yöneticilerine dağıt, listeyi de sen yap’ dedim. Ve yüzde 10’u 500 bin TL ediyordu, ben de ‘250 bin TL’yi herkes koysun, öbür 250 bin TL’yi de ben koyacağım sizin için’ dedim. 500 bin TL bu şekilde konuldu. Sermaye 5 milyon başladık. Fiba Sigorta büyümeye başladı. Fiba satıldığı güne kadar 1 TL’lik reklam yapmamıştır. Harcamak istemiyorlar parayı. Şirketin sermayesi 40 milyon TL oldu. Böyle büyüyen bir şirketin sermayesine ortak olan yöneticileri hiçbir zaman, hisseleri yüzde 10 ise yüzde 10 kalmasına ikna edeceksiniz. Bu arkadaşlar, şirket Japona satılana kadar ortaktılar. Bu şirket 500 milyon TL’ye satıldığı zaman, benim yöneticilerim de toplu olarak 50 milyon TL’ye hisselerini sattılar.”
“FİNANSBANK HİSSELERİ İÇİN MİLLET SABAH NAMAZINDA SIRAYA GİRMİŞ”
Özyeğin, Finansbank’ın halka arz sürecinden de bahsederken, Karaköy’deki 300 metrekarelik borsada, borsaya ilk açılan bankanın 1990’da Finansbank olduğunu belirterek, “Finansbank hisseleri için millet meğerse, Karaköy’de sabah namazında sıraya girmiş. Hisseler, 15 dakikalık seansında 6 bin TL’den, 22 bin 500 TL’ye çıktı. 27 aylık bir banka olarak” dedi.
“BATMADAN BAŞARILI OLUNMUYOR, MÜHİM OLAN ERKEN BATMAK”
Girişimciliğin önemli olduğunu ve Kaloforniya’daki girişimcilerin üç-dört defa batmadan başarılı olamadığına işaret eden Özyeğin, Yoksa başarılı olamıyorlar. Mühim olan erken batmaktır. Yani, sermaye azken batmak” dedi.
“KRİZDE NEŞELİ OLURUM AMA BU TAMAMEN BİR MASKEYDİ”
Özyeğin, kriz dönemindeki yıllardan da örnek verirken, “Krizlerde daha neşeli olurdum ama bu tamamen bir maskeydi. Patronun veya genel müdürün neşeli gözükmesi çok önemli. Krizlerde eğlenceli hale getirmek iyi bir şey” dedi. Çukurova Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet’in Pamukbank’ın sahibi olduğunu ancak kendisinin, işin sahibi gibi davrandığını dile getiren Özyeğin, “Öyle davranıyordum, yoksa başarılı olamazsınız ki” ifadelerini kullandı. .” MİLLİYET 16/11/2012 ''