13 Ağustos 2012 Pazartesi

ULUABAT GOLU- Goruntuler bize yorum Evliya Celebi'ye ait


EVLİYA ÇELEBİ ANLATIYOR…
1659 yılında Bursa ve çevresi : İlk uğrak yeri Apolyont
Ender rastlanan çok güvenli ve güzel taştan bir kalesi vardır. Askeri güç bakımından zayıftır. Askeri ve cephanesi yoktur. Buradaki Rum azınlık sakin bir yapıda olup, Müslüman halkı da sonradan gelmiştir. Büyük kiliseleri ve çarşı-pazarı ile hanları, meyhaneleri, bağ ve bahçeleri boldur. 1600 adet kiremitli ve ahşap evleri vardır. Uluabat Gölü’nden turna balığı, sazan balığı ve kerevit denilen bir böcek çıkarırlar.  Buradaki Rum azınlık pazarlama ve işin nakliyle uğraşırlar. Yılda yüz bin kişi buraya gelir.
Eskikaraağaç Köyü : Bağlı, bahçeli, çiçeklerle donatılmış bir köydür. Bin adet ev var olup, hepsi kırmızı kiremit ile kaplıdır.
***   ***
Uluabat şehri, kalesi ve gölü : Kurucusu Rum Tekfuru 13. Kalopatra namıyla bilinir. Şehirde Batlimus binası vardır. Rumlara göre bu şehrin adı Kalopatra Purgaz’dır.  Orhan Gazi’nin fethettiği şehrin kalesinin dibinde Uluabat Gölü var olup, suyu “ıssı” (Ilık) bir göldür. Gölde çok ördek bulunur. Bu yüzden Türk diliyle buraya Ilıbat, yani Sıcak Sulu Ördek Kalesi derler. Gölün kazı ve ördeği bol olduğundan avcılar burada binlerce ördek avlar. Uluabat Kalesi, taştan olup, hendeksiz, alçak duvarlıdır. Yönetici olarak, subaşısı ile yeniçeri serdarı, sipahi kethüdası görev yapar.
Şehirdeki evlerin sayısı 1200 olup, bunlar ahşap ve kırmızı kiremitlidir. Halkı tevhit ehli Müslümandır. Rum ve Ermeni azınlık da bulunur. Ticaret için çokça Yahudi gelir. Cami ve mescitleri vardır. Yedi adet Kur’an öğreten okul ile derviş tekkelerine,  10 adet han ve pek güzel olmayan bir hamama sahiptir. 300 adet takdir edilecek esnafın hizmet verdiği çarşı ve pazarı ile kahvehaneleri var olup, bezzazistanı (giyim mağazası) yoktur. Bağ, bahçe, bostanı çoktur.
Uluabat Gölü’ne Ruhban Dağı eteğindeki Delice Köyü’nden çıkan nehir ile Kirmastı Çayı akar. Yedi fersahlık göl çevrenin suyunu karşılar. Üç fersahtan sonrası kuzeybatıdaki Mihaliç Boğazı’na ve oradan Rum Denizi’ne (Marmara’ya) akar. Gölün suyu donmaz. İçinde kaz, ördek, karabatak, martı ve göçmen kuşları vardır. Gölden turna ve sazan balıkları çıkarılır.
Uluabat Gölü’ndeki dere sabahtan öğleye kadar geriye akar; daha sonra aşağı akar. Ertesi sabah yine güneydoğu yönünde akar. Bu yüzden Basra kalesi önündeki Şattı’l Arab gibi med ve cezire sahiptir. Hatta bazı kişiler,  sözünde durmayanlara “Be hey arkadaş, Uluabat suyu gibi kah aşağı, kah yukarısın.” derler.
***   ***
Mihaliç (Karacabey) : Boğaz’ın ağzındaki (Marmara Denizi’ne dökülen Kocaçay Deltası) Arnavut Köyü’nden 41 mil içeride ve 6 adet harap kalesi bulunan bir şehirdir. Orhan Gazi, kendisine teslim edilen bu şehirdeki kaleleri bir daha düşmanlar tarafından kullanılmasın diye yerle bir etmiştir. O nedenle şehirde mamur bir kale yoktur.
Şehri Hass-ı Hümayun Emîni yönetir. Yeniçeri serdarı, sipahi kethüdası, subaşısı, şeyhülislâmı, muhtesibi vardır. Halkın mal varlığı azdır. Sıcak bir iklimi vardır. Halkı bu yüzden sarı benizlidir. Evlerin çoğu ahşap ve iki katlı olup, kiremit kaplıdır.
Şehrin çarşı kısmında Dayı Karaca Bey’in yaptırdığı cami bulunur. Ayrıca Rum Kuş Paşa (Runguçpaşa )ile Sarıca Paşa camileri ünlüdür. Epeyce donanımlı mescitleri ile medreseler, Kur’an ilmi veren okulları vardır. Tevhit ehlinden tanınmış zatları vardır ki, Karaca Ahmet Sultan ulu bir şahsiyettir. Çarşısında donanımlı hanı vardır. Hamamları da bulunur ve en iyisi çarşı kısmında (eski Karacabey- 14 Eylül İlköğretim Okulu civarı) olanıdır.



Hiç yorum yok: